11 Şubat 2012 Cumartesi



Neydi geçtiğimiz günlerde bana daha yeni yeni açılmakta olan hipermarket kavramını ve marketten alınan taptaze Macar salamının kokusunu hatırlatan? Tabi ki çok kısa süreliğine tanıdığım, sadece birkaç yıl gördüğüm ve evini ziyaret ettiğim ama buna rağmen mavi gözlerinde kaybolduğum, babamın yaşam kaynağı canim dedemin ölüm yıl dönümüydü. Ne kadar az şey hatırlıyorum onunla ilgili, ne kadar silik hepsi de, yalnızlığı, hastalığı, kurguları, kuruntuları, akşamdan akşama içilen bir duble rakısı ve evindeki teneke bisküvi kutusundan eksik etmediği tuzlu bisküvileri… Nasıl da şahsına münhasır, nasıl da Karadeniz gibi hırçın ama nasıl da bir o kadar İstanbul beyefendisi idin sen. Gelinini, öz oğlundan bile daha çok severdin, yeri geldiğinde, korurdun! Sözcüklerinin arasına eklediğin be yav, kerkenez, hıyar ağası gibi tabirleri sonra ne çok söyledi oğlun biz evlatlarına bir bilsen. Biz de kendi ailelerimize, kendi evlatlarımıza senden devraldığımız jargonu, tavrı, tüm mirası aktaracağız belki de, ne güzel.

Seni çok az tanımış olsam da, ruhumun derinliklerinde hissedebiliyorum dedeciğim. Belki de senin geride bıraktığın oğlun benim de canim babam da artık yaşlandığı için, daha da özlemle, hasretle anıyorum seni, anlıyorum hatta. 

Umarım huzura kavuşmuşsundur gittiğin yerde, seni çok özlüyorum.
3 numaralı torunun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder